26.9.12

Ne büyük ve cesur sözlerimiz var. Buna karşın ne küçük ve korkak yaşıyoruz...

16.5.12

Ekinoks

Verdiklerim oldu ve aldıklarım...
Kaybettiklerim oldu ve bulduklarım...
Acılarım oldu ve mutluluklarım...
Özlediklerim oldu ve kavuştuklarım...
Unuttuklarım oldu
Unutamadıklarım
Yaşadıklarım oldu
Yaşayamadıklarım
Ulaştıklarım oldu
Ulaşamadıklarım

Durdum.

Öyle bir gündü ki

Gece gündüze eş

Bir tarafımda ay
Bir tarafımda güneş....

Yaşamak Bazen

Eline tutuşturulmuş bir sayfayı gereksiz karalamalarla doldurduktan sonra geriye kalan küçük bir köşeye resim yapmaya çalışmak gibi...

._._._._

Düşersin, kalkarsın,
ıslanırsın, kurursun,
azalırsın, çoğalırsın,
küçülürsün, büyürsün,
nefret edersin, seversin,
ağlarsın, gülersin,
durursun, koşarsın,
dibe vurursun, uçarsın....

Sen yeter ki her şeyin geçeceğini unutma....

Şşşş

Zaman yavaşlamaz sen yavaşlamadıkça
Bir nefes al
Yaşamı içine çek
Bak bir kendine, çevrene, hayata,
Sadece bir dakika
Mola ver

Dursun dünya....

~^~^~

Uçmama gerek yok yükseklere, gökyüzünün keyfini çıkartmam için.
Ya da inmeye derinlere, denizin tadına varmam için.
Ben öyle uzanırım suyun üzerine,
Kulaklarımda denizin sesi,
Vücudumda dalgaların valsi,
Karşımda gökyüzünün sakinliği,
Içime çekip tüm güzellikleri
Dalar giderim...

İki Çocuk Annesi

İkisine de eşit davranmaya çalışmak değil zor olan, asıl mesele ikisine de farklı davranmak gerekmesinde ...

13.10.11

Hayatta

Sürekli doğru bildiklerini yaparak da çok yanlış bir yere varabilir insan.

.........

Karşıki evin bacasından çıkan duman bir o yana bir bu yana savruluyordu. Çiseleyen yağmr önce kara dönüşmüş, ağzımıza bir parmak bal çalıp kaybolmuştu çabucak. Çocuk odasında küçük oğluş uydurduğu şarkısını savaş seslerine karıştırıp söylüyordu keyifle. Saksıdaki küçük çiçek büyüyordu. Rüzgâr sesi sıcacık evimde olduğumun huzurunu duymamı sağlıyordu sanki. İçimde tarifsiz bir mutluluk hüzne karışıyor. Hüzün mü beni mutlu ediyor, mutluluk mu hüzünü barındırıyor anlayamıyordum. Yaşamak, sanki bu dakikaların havada asılı gibi durduğu tuhaf zaman diliminde daha bir yanıbaşımdaydı da ben onu yakaladığımı düşündüğüm anda uzaklaşıp gidiyordu avuçlarımın arasından. Penceremin önüne konmuş kumruları seyredercesine belli etmeden bakmam gerekiyordu sanki hayata. Hayat neydi ki? Bir duygu karmaşasından başka. Ya da belki o duygu karmaşaşası sadece bir karmaşaydı bizi asıl amaçtan uzaklaştıran. Hayat bir olaylar dizisi hareketler bileşkesi, durup düşünmeden, çok fazla ölçüp biçilmeden çılgın bir tempoyla birşeyler üretmek ve o yoğun günün ardından kendini yatağa attığında hissettiğin mutluluk, minnet ve birşeyler başarmanın gururuydu. Sorular soruları kovalıyordu. Oysa ben, kafamın içinde sürekli sorular üreten şeyden kaçmak , saf sıradan sessiz bir an yaşamak istiyordum .

26.8.11

karışıkbahardüşünceleri

belkideertelediğimizherşeyiyapacakkadaryarınyokturelimizdesıkışıktıkışıkyaşamlarımızıniçindeçokönemlikonularımızınarasındatatlıbirrüyaolarakhepertelediğimizşeylerseasılyaşamakelimizinaltındanbirerbirerkaçıyordostumbukarışıklığınarasındaanlamıyoruzbilekaçıpgittiğinihepdahafazlagünvarsanıyoruzgünvarvarolmasınadabizvarmıyızbakalımbizvarsakbileaynımıyızbakalımaynıysakbilegücümüzyetecekmibakalım....

...

Sen bilmezsen
kimse bilmez
Sen yapmazsan
kimse yapmaz
Sen bulmazsan
kimse bulmaz
Senin yerine.....

^

Gözlerini kapatıp şükrettiğin bir andır. Hayatın için, sevdiklerin için. Dışardan gelen sesler için. Yapacak çok işlerin olduğu için. Yapabildiğin için.

Bir mutluluk belirir, damarlarında dolaşır, dudaklarına ulaşıp bir gülümseyişe dönüşür.

Sıradan bir gündür. Koşturmaların arasında bulduğun beş dakikadır sadece. Ama o beş dakika sonsuzdur. Bir bütün olduğunu hissedersin rüzgârla, bulutla, ağaçla, dünyayla.

Bir andır. Derin bir nefes aldığın, "Oh" çekerek bıraktığın.

Budur.

Başka istenecek hiçbirşey yoktur hayattan...

Y

Bazen düşünüyorum, ormandaki az kullanılmış patikayı seçmişim gibi geliyor. Ama çoğu gün otobanda tek yönlü bir yolda hızla gidiyor gibiyim...

25.8.11

Yüz

Gülen bir yüzüm var. Neyse ki hâlâ çoğunlukta olan o. En kötü zamanlarda hayatın gülünçlüğünü görebilen. Kendinin komikliğiyle eğlenen.

Ağlayan bir yüzüm var. Ne kadar çabuk gülebiliyorsa - belki de o yüzden- o kadar da kolay ağlayabilen. "Sana bir şey yapamam, ağlamıyorsan" diyor ya şair. Hâlâ umut var demektir.

Sinirli yüzüm var. En sevmediğim ama sık sık gösterdiğim. Ne kadar bastırmaya çalışsam da bir taraftan fırlayıveren.

Sakin yüzüm var. Biyolojimin normal işlediği, uykumun alınmış, karnımın tok olduğu o mucizevi zamanlarda .

Umursamaz yüzüm var. Herkes ne demiş, ne yapmış hiç ilgilenmeyen. On tırnağına ayrı oje süren istediğinde.

Keyifli yüzüm var. Yağmur damlalarının altında ıslanan, çıplak ayakla çimlere basan.

Kırılgan yüzüm var. Sevdiklerimin bir bakışında dağılan.

Anlayışlı yüzüm var. Suskunlukların dilini çözmüş, benden öte bir bilgelikte duran.

Bencil bir yüzüm var. Bir yanlarda sürekli isyanları oynayan. Çoğunlukla susturmaya çalıştığım ama zaman zaman beni bana hatırlatan.

Kalabalık bir yüzüm var.

Yalnız bir yüzüm var.

Hiç susmayan bir yüzüm var.

Bir de hiç konuşmayan....

~



Küçük kırmızı bir top gülümsetebiliyorsa seni,

Seksek çizgisi görünce dayanamayıp zıplıyorsan üzerinde,

Denizde taş sektirmeye çalışıyorsan

Kolanın köpüklerini içiyorsan önce

Kar taneleri konsun diye elini açıyorsan hemen

Su birikintilerine basıyorsan arada

Papatya topluyorsan

Kumdan kale yapıyorsan - çocuklara yapıyorum bahanesiyle -
Sende hâlâ umut var demektir :D

Bir Yazı Yazsam

Çıkıp yollara düşsem. Ben ve kafamdaki bir ton düşünce . Yürüsem yürüsem yürüsem... Rüzgâr dağıtsa başımdaki bulutları... Arınsam. Kendime gelsem...

Kendime gelsem anlar mıyım ki kendime geldiğimi?



Sanırım

Arada bardağın boş tarafını da görmek gerekiyor...

Önce

Düğüm yaptım.
Şimdi
Açmak için ucunu arıyorum...

....

Diğer hayallerini ardında bırakman demek
Peşinden gittiğin her rüya
Ondandır hissettiğin hüzün
Mutlu olsan da ...

12.2.10

Görünenleri görmezden gelerek dolaşan görünmez insanlarla dolu ortalık...

Kendimi

Bir anlasam...

*

Gece gökte yıldızları görmediğin zaman "yıldızlar kaybolmuş" demezsin. Bilirsin ki bulutların arkasında , her zamanki yerlerinde duruyorlardır onlar.

""

Bazen kocaman dünyanın ortasında minicik kalırsın.

Bazen dünya senin ellerinde minicik kalır.

İnsanlar Değişir mi?

Aslında değişmez bence. Özü aynı kalır.

Tıpkı su gibi. Buzdur, sudur, buhardır ama hep H2O temelde.

Biz de değişik ortamlarda değişik hallere bürünebiliyoruz, değişik etkilerle değişik tepkiler verebiliyoruz. Zamanla öğreniyoruz, buluyoruz, anlıyoruz . Maddenin 3 hali varsa bizim 103 halimiz var .

Ama yine de hep H2O yuz. Veya neysek o :)

Ne yaparsan yap, bir şeyler hep eksik kalacak...

12.6.09

En Zorunu Başarmak Gerek...

Sadece kendin ol...

3.6.09

Kelimelerim sıkışıp kalıyor bir yerlere...

8.4.09

Sabah olmak isterdim yeniden....

24.2.09

İz


Bizden dünyaya kalan...

Yaş

Kendini 50 yaşında gibi hissettiğini düşündü. Sonra 50 ne ki dedi 60 yok yok 80.

Birden anlayıverdi , yaşlı hissetmenin yaşla bir alâkası yoktu. Umutlarını tüketip hayallerini kaybedince yaşlanıyordu insanlar.

Duvar

Kapılar kapanmış dışarda kalmışım...

Aslında

Tam da olmamız gereken yerdeyiz

Hayatta

Kaç doğru bir yalanı götürüyor acaba?

...

Ortayaş krizi yolun sonuna yaklaşıyor olmaktan değil, yollardan birisini seçip ilerledikçe diğerlerine gitme umudunun kalmamasından kaynaklanıyor bence.

Beklenenin gelmemesinden çok daha kötü birşey var hayatta ; o da, gitmesi gerekenin bir türlü gitmemesi...

Hikâye

Adam kadını çok seviyordu.
Kadın adamı çok seviyordu.
Seviyordu.

Adam çok sevmek nasıl olur biliyordu.
Kadın adamı seviyordu.
Öğreniyordu.

Adam sürekli sorguluyordu.
Kadın adamı çok seviyordu.
Uyguluyordu.

Bir sabah adam kadına baktı.
Sevdiği kadın sevdiği kadın değildi artık.
Gözlerine inanamadı.

Bir sabah kadın aynada kendine baktı.
Kendisi kendisi değildi artık.
Gözlerine inanamadı...

Konuşarak anlaşabiliyor muyuz gerçekten?

"Neredeyim?" sorusunu sorana kadar kaybolmamıştık aslında.

19.3.08

Hayat

Seni de ütüleyebilsem keşke...

Su Damlasındaki Dünya


Bu sabah,

Sadece dur ve bir bak dünyaya.

Sanki sen değilmişsin gibi,

Sokakta oynayan küçük bir çocuk ol

Sırtında yılların yüküyle adımları ağırlaşmış bir yaşlı ya da.

Bu sabah

Farklı düşün herşeyi

Çocuksan anne gibi

Anneysen çocuk

Sevgilin gibi

Belki de öğretmenin.

Bu sabah

Bir su damlasından bak dünyaya

Çok farklı görebilirsin...



!

Bir sabah uyandım ki kendimi kaybetmişim.

...

İnsanoğlu nasıl kör olabiliyor. Ve sağır. Bütün sesleri terk edip susabiliyor. Ve taşa dönebiliyor deli dolu yaşaması gerekirken.

Farkına bile varmıyor üstelik.

...

Yıllara böldük... Aylara... Haftalara... Günlere... Saatlere...

Küçülttükçe küçülttük.

Sonra birer birer harcadık hepsini.

...

Gördüm zannettin.

Duydum zannettin.

Bildim zannettin.

O ben değildim...

.



Toprağın üzerine düşen gölgeyiz sadece.

Soluksuz

Hep konuşuyoruz. Havalar, sular. Çocuklar. Hiç boşluk bırakmıyoruz. Susmamak gerek.

Hep bir yerlere yetişiyoruz. Ya da aklımız bir yerlerde oluyor. Gözümüzün önündekini fark etmeden geçiyoruz.

Hep yorgunuz. Durup dinlenmeye hiç vaktimiz yok. O kadar çok şey var ki yapacak. Ooooo...

Hep kalabalıklara karışıyoruz. Ben, sen, biz, siz...

Koşu bantındayız sanki, bir an dursak, düşeceğiz...

~~

Sen yola devam edersin.

İçindeki çığlık yükselir gitgide.

Daha ne kadar duymazdan gelebilirsin ki?


Ama yolda yürümek kolaydır
Kendini dinlemekse , cesaret ister.

Terazi

Şu dünya da hiç dengede durmuyor...

Ne bileyim

Belki vardır dengesi de

Benimkine uymuyor...

#

Yağmur yağmadan şemsiye açıp dolaşmanın bir anlamı yok.

Düşmeden ağlamanın.

Bütün iplerini elinden tutamazsın hayatın

Bırak olacağına varsın...

~~

Ne çok şey konuşmuştuk oysa

Hiçbirini dinlememişiz.

...

İnsanın kendini kaybetmemesi o kadar zor ki bu koskoca dünyada.

Ring

Konuşmak suç
Susmak suç
Gülmek suç
Ağlamak suç
Yaklaşmak suç
Uzaklaşmak suç
Açmak suç
Kapamak suç


Köşeye sıkıştırmak diye buna derim ben

Dün Gece

Dışarıda rüzgârın önünde hiçbir şey duramıyordu. İçerde ben ayaklarımı uzatmış örgü örüyordum. Vazoda rengârenk çiçeklerim. Başucumda sıcak çayım. Yanımda sevdiklerim. Çocuklarımın odalarından gelen sesleri TV nin sesini bastırıyordu. Ekranda insanlar savaşıyordu, ölüyordu. Fırtınadan kayıklar batıyordu. Kimileri yaşlanmamak için servetler döküyor, kimileri çocukluklarını yaşayamıyordu. Dışarda rüzgârın önünde hiçbir şey duramıyordu.

Boş Sayfa

Sadece yazmak istersin. Sanki birşeyler çırpınıyordur kafanın içinden dışarı çıkmak için. Sanki bir başlasan sonu gelmeyecektir kelimelerin. Sanki varlığının amacı budur.

Ama bütün kelimeler kaçıverirken ellerinden bir türlü başlayamazsın. Kelimeler mi kaçıyordur gerçekten, yoksa sen mi beğenip alamıyorsundur birisini. Yasak kelimeler vardır. İmkânsız kelimeler. Yanlış anlaşılabilecekler. Yazdıktan sonra hemen sildiğin. İddialı kelimeler. Sönük kelimeler. Boş kelimeler. Sen dolduramadıktan sonra. Geriye pek birşey kalmaz elinde.

3.2.07

Hepsi

Doğdun. Gözlerini açtın. Ağladın. Gülümsedin. Büyüdün. İnsanları tanıdın. Hayal kurdun. Umut ettin. Öğrendin. Yollara çıktın. Seçimler yaptın. Kalabalıklara karıştın. Aradın. Kayboldun. Unuttun.

Dönüp baktın, sen, ben, o . Hiç fark etmiyor.

BİR...

Umut


Penceremin kenarından odama vuran günışığı, süzül yüreğime içimi aydınlat. Bu kapkara gölgeleri sen yok edebilirsin ancak.

Odak


Kimi çaya bakar, kimi bardağa, ben martıları seyrederim, senin gözün takılır onlara ekmek atana...

Fotoğraf BİR, bütün farklılık bakış açısında...

...

Gün yirmidört saat, geçiyor bir şekilde. Biliyorsun, işler güçler var. Koşturuyoruz nereye yetişmeye çalıştığımızı bilmeden. Yoruluyoruz. Yorgunluğumuz yaptıklarımızdan değil yapamadıklarımızdan. Gece yatağa atıyoruz kendimizi. Sabaha herşeyin farklı olacağını ümit etmeye çalışarak. Kararmamak için geceyle birlikte ne kaldıysa elimizde ona tutunuyoruz. Kulaklarımızda bir boşluğun uğultusu. Düşüncelerin arasında ama düşünmekten uzakta. Durup bakmadan ardımıza, kendimizden kaçıyoruz.

Yaşıyoruz...

Söz

Susamam
Kelimelere verilmiş sözüm var...

Bu Keder

Ne kadar acıtırsa acıtsın
Hiç merak etme
Günü geldiğinde
Geçer gider...

Dost


Deniz kıyısındaki küçük turuncu bir çakıltaşı gibiyim . Çoşkulu anlarda düşünmediğin. Sular çekildiğinde yanında olduğumu fark ettiğin.

Ben hep aynı yerde, hep seninleyim.

Fırtına

İçimde bir çığlık, sessizlik ellerimde.
Kaybolmuşum bir kere ne fark eder nereye gitsem.
Dakikalar sürükleniyor, günler koşuştururken.
Geçmişte kalıyor eteklerim, bugünde ben.
Dünya kendi halinde, umursamıyor.
Sen umursamıyorsun, sana dokunmadıkça.
Onlar umursamıyor.
Kimseler kimseleri duymuyor
Herkes kendi çığlıklarının yankılarında.
Çıt yok .


Bir soluk ışık avuçlarımda son kalan, bilmiyorum ne kadar vaktim var karanlıklar üzerime kapanmadan

...

Vakti geldiğinde ayağa kalkmayı bilmeli bir insan.
Uzanıp dinlenmeyi vakti geldiğinde.

Vakti geldiğinde konuşmayı bilmeli bir insan.
Susmayı vakti geldiğinde.

Vakti geldiğinde sarılmayı bilmeli bir insan.
Ve bırakıp gitmeyi herşeyi vakti geldiğinde.

Yaşamayı bilmeli bir insan deli dolu.
Ve fazla uzatmadan ölmeyi vakti geldiğinde.

Çocuk

Akşam... Yeni başlayan kışa inat ılık, sakin bir hava. Elimde bir fincan çay, oturuyorum bahçede. Huzur işte tam böyle birşey olmalı, olmalı ama. Öyle bir his var ki içimde , sanki çok uzak bir yerde unutulmuş bir çocuk hıçkıra hıçkıra ağlamakta. Bütün sesler susmuş bir onun sesi çınlıyor kulaklarımda.

Aslında

Hiçbir şey zor değilmiş bunu öğrendim.

Ama basit de diyemem.

Bugün

Hep daha fazlasını aradık, hiç olmazsa arada durup soluklanarak bir fincan kahvenin, iki dost sohbetinin tadı çıkartsaydık. Günler gelip geçti , gözümüz hep ilerde. Orada sadece ölüm vardı oysa, yaşamak bugündü, anlayamadık.

15.1.07

Nokta

Sıradan bir kadınım sıradan zevkleri olan. Çayımı fincanda içerim, ekmeğimi kızarmış severim. Yağmurdan sonra odama dolan toprak kokusuna gizlenmiş tüm hayallerim. Dağılanı toplarım, kirleneni temizler, ütülerim tüm kırışıklıkları. Elimden kurtulmaz hiçbir şey. Bir kendime geçmez sözüm, dağıtırım, kirlenirim, kırışırım günden güne, aynalardan kaçar resmim. Arada bir eski püskü anılarda koskocaman hissederim, kalemi alınca elime kendimi görüp kâğıtta küçücük bir noktaya sığıveririm.

Yaşamak

Anlamıyor musun küçüğüm, aramana gerek yok onu biryerlerde, yaşamak dediğin şey zaten sensin...

Uzaktaki Kadına

Güneş doğuyor, batıyor. Ağaçlar çiçekleniyor, meyva veriyor, sararıp döküyor yapraklarını. Yaz sıcakları kış soğuklarına bırakıyor yerini. Biliyorum. Haklısın herşey geçici...

Ama unutma, çıplak dallar yeşilleniyor yeniden, geceler aydınlanıyor, karlar eriyor sımsıcak güneş sarıyor dünyayı. Görmüyor musun? Umut hep var...

Uzak

Aynadan
Bana bakan
Soluk yüzlü kadın
Ne kadar uzak

Yıkıntı


Ayakta durmaktan yoruluyor insan gün gelip de, bıraksalar da yıkılsam keşke...

Bitti

Göreceğim ne varsa gördüm ve bitti. Yapacağım ne varsa yaptım ve bitti. Olacağım ne varsa oldum ve bitti. Seveceğim ne varsa sevdim ve bitti.

Bir arkama bakıyorum bir de önüme. Gözlerimle gözgöze geliyorum aynada. Soğuk üşütmüyor beni. Bulutlar karartmıyor içimi. Rüzgâr sürüklemiyor biryerlere.

Farkına varıyorum birden.

Yaşadığım ne varsa öldüm ve bitti...

Sabah


Işıl ışıl gözümü alıyor dünya.. Tüm güzellikler elimin altında...

...

Kelimeler ne kadar küçücük kalıyorlar anlamlarının yanında. "Sevmek" diyorum dünyaları kaplıyor. "Korkmak" diyorum kuytulardan çıkıp bir koskocaman dev oluyor karşımda. "Ben" diyorum kaç kişi var sayamıyorum içimde. Oysa kâğıt üzerinde hepsi hepsi kısacık bir kelime.

Gül

Yok söyleyecek bir şeyim aslında, sadece yazmak istedim. Harfler bir araya gelsin, sözler beni sarsın istedim. Hayat çok güzel geldi birden, güneş oldum koskocaman, sıcacık. Buralardan sonsuza ulaşıp buz tutanları ısıtmak istedim.Kapattım gözlerimi. Bir gül filizlendi içimde. Bir damla süzüldü yüreğimden.

Görece

Hiçbir şeyi çeviremem kapımdan. Bir bakarsın zehir ilaç olmuş.

...

Yağmur hep aynı yağmur aslında. Kimi ıslanıyor sırılsıklam, kimi saçak altında.

Fırtına

Sorma neden diye. Bırak beni ağlayayım sadece.

Dinleyen Yok

Kimse kimseyi dinlemiyor. Başka ağızlardan dökülse de sadece kendi sözlerimiz duyduklarımız, diğerlerine kapalı kulaklarımız.

Korku

Bazıları o kadar aralıksız konuşuyorlar ki hemen anlaşılıyor çok korktukları. İçinde huzur yoksa sessizlik kâbus gibi gelir insana.

Toplama

Artılar eksiler birbirlerini götürmüyor gerçek hayatta. Hepsi duruyorlar oldukları yerde, yanyana.

15.12.06

Yolda

Pırıl pırıl bir güneş vardı yola çıkarken. Işıl ışıldı etraf. Keyifle ilerliyor geride bırakıyorduk herşeyi. Zaman evler, ağaçlar, insanlar gibi akıp gidiyordu yanıbaşımızdan. Biz sanki duruyorduk.
Bulutlar kaplıyordu bazen etrafı. Gökyüzü yağlıboya tablo gibi. Camlarımızı yağmur yıkıyordu. Bulutlar, dağlar, yağmurlar gibi akıp gidiyordu zaman yanıbaşımızdan. Biz seyrediyorduk.
Akıp gitti zaman evler, ağaçlar,insanlar, dağlar, yağmurlar,bulutlar gibi hızla, bir varmış bir yokmuş misali. Günün birinde son durağa varınca bir baktık, ne bir çiçek kokusu, ne yağmur damlası sinmişti üzerimize, korunmaktan. Sadece seyretmekten başka bir şey yapmadan, geldiğimiz gibi gidiyorduk...


Karanlık

Kapıları , pencereleri sımsıkı kapatıp sonra da karanlıktan yakınmanın bir anlamı yok.

Yaşamak


Geçen zamana, giden bahara, yağan yağmura inat,
doğan günü karşılamak için her sabah,
tutunmak demek.

Pencere

Kapılar kapalı
Duvarlar üzerime gelmekte
Keşke sen de olmasan
Ayışığı içeri dolmasa
Pencere

Acı

Son sürat tükettik güzel sözleri, geriye acı bir tat kaldı.

Makyaj

Şimdi ben bu makyajı yapmasam, bu gülümsemeyi takmasam dudağıma. Şimdi ben saçlarımı dağınık bıraksam, silsem ojelerimi, süslü püslü kahkahalarımı sustursam.
Daha mı ben olurum?
Yoksa tamamen silinir miyim dünyadan?

Tablo

Güzel bir tabloya nerede rastlanacağı belli olmaz .
Bazen bir sergide, bazen yıkanan bir arabanın penceresinde...

Çekişme

Sen "sen" olarak kalacaksın hep, ben de "ben". Arada bir kaçamaklarda "biz" olacağız. Sonrası...

Sonrası halat çekme yarışı.

Masal

Bir varmış bir yokmuş diye başlar ya masallar. Demek ki her masalda gerçeğin ta kendisi var.

Bu Sabah

Rüzgarla dans eden yapraklar üzerinde
Oynaşıyordu gün ışığı
Bir küçük gonca açmış
Kucaklıyordu yaşamı
Minik kuş cıvıldıyordu
Her şey öyle güzeldi ki
Baş döndürüyordu
Benim başım
Seni düşünmekten
Zaten dönüyordu…

20 Ekim 1991

Boşluk

Üzerini örtmüşüz dallarla, çiçeklerle rengarenk. Altında koskocaman kapkara bir boşluk. Üzerinden atlıyor, kenarından geçiyoruz.

Söz

Bazen "Tuzu uzatır mısın?", "Film seyredelim mi?" gibi manalı cümlelerin dışında konuşmak o kadar saçma geliyor ki. Korkuyorum kendimden.

"Ben şöyle düşünüyorum."
"Bunu dinlerim."
"Çocuk yetiştirmede..."
"Harika şeyler vardı indirimde hepsini denedim.."

Ne yani? Nereye götürüyor bu bizi?Hiç.

Susup oturalım işte...

"Kapıyı kapa!"

Bitti...

Köprü

Köprülerdi bizi bağlayan birbirimize. Kiminde karşılaştık. Kimini birlikte aştık.

Yol Ayrımı

Nereye gideceğimi seçmesi o kadar zor olmazdı aslında
bir yol ayrımına geldiğimi fark etseydim eğer

Tatil

Tatil dediğimiz şey A noktasından kalkıp hiç mola vermeksizin B noktasına varmak ve orada aynı eskisi gibi kalmak olmamalı sanırım.

Pencere


Gecenin içinde, ne kadar sıcak görünüyor ışıl ışıl bir pencere.

Cevapsız

"Büyüyünce ne olacaksın?" sorusunun cevabını bulamadım hala. Belki ondandır yerinde saymam hayatta.

Eğer

Eğer görebilseydin yaprağın üzerindeki çiy tanesini. Ve bulutların çizdiği resmi gökyüzünde. Duyabilseydin dalgaların coşkulu şarkısını veya ağaçların fısıltısını rüzgar eşliğinde. Rastlasaydın bir dağ çiçeğine bir kayanın çatlağından uzanan dünyaya. Yağmur sonrası toprak kokusunu çekebilseydin içine. Ve dilek tutmayı bilseydin bir yıldızın kaydığını gördüğünde. Hissedebilseydin ayışığının büyüsünü. Fark edebilseydin denizde yüzen güneş parçacıklarını. Sormazdın dünyada ne aradığını.

13 Mayıs 1994

Mutlu Son

Nasıl öleceğime karar verdim. 90 lı yaşlarımda, katıldığım keyifli bir aile toplantısının sonrasında, en sevdiğim koltuğumda oturmuş ayaklarımı uzatmış vaziyette dinlenirken dudaklarımda bir gülümseme ile uyuyakalacağım. Mutlu ve huzurlu.

9 Kasım 2004

Terazi

Beni koydum bir kefesine terazinin, bir kefesine dünyayı. Yalnızlık ağırbastı..

Çizgi

Çok güzel düz çizgi çizerim. Gelgelelim bir araya gelip resim olmadıktan sonra pek de işime yaramıyor bu yetenek.

...

En son ağladığımda
Küçük bir çocuktum
Düşmüştüm
Yara bere olmuştu elim kolum
Acımıştı canım

En son ağladığımda
Gençkızdım
Aşık olmuştum karşılıksız
Ne yapsam bir sey değişmeyeceğini
Anlamıştım

En son ağladığımda
Doğumgünü pastasını üfleyeceği günde
Babam ölmüştü
Ölmez yılan olması gerekiyordu ellerinin
Hep ellerimde
Alışamadım

Dün gece
Çok yalnızdım
Düşmüştüm
Ellerim yara bere olmuştu
Karşılıksızdı aşkım
Babam ölmüştü

Ağladım...


Zaman

Her yolculukta evlerin, yolların, ağaçların değil zamanın akıp gidişini seyrederim penceremdem.

Zor

En zoru ilk adımı atmaktır her macerada.

Haydi Söyle

Haydi söyle bana aslında öyle bir yer yok değil mi? Öyle insanlar, öyle doğa. Haydi söyle aslında öyle sevgiler yok de. Öyle aşklar, öyle mutluluklar. Öyle yeşil, öyle mavi, öyle kırmızı, öyle pembe. Haydi söyle, öyle beyaz yok de. Öyle cıvıl cıvıl. Öyle çiçek çiçek.Haydi söyle bana, aslında öyle bir şarkı yok değil mi? Öyle masal. Öyle ev. Öyle bahçe. Haydi söyle, öyle deniz yok de. Öyle dalga, öyle güneş. Öyle kum. Öyle sonsuz. Öyle bitmez. Haydi söyle bana aslında öyle dopdolu bir yaşam yok değil mi? Öyle kıpır kıpır. Öyle koşulsuz. Haydi söyle, "yok öyle şeyler" de.

7 Haziran 1994

Tadını Çıkart

Elimize yüzümüze bulaştırarak, bir çocuk gibi tadını çıkartmak hayatın.

Resim

Rengarenk boyaları alsam elime, bir resim yapsam en baştan.

Pas


Her yaşanılan üzerinde bir iz bırakmış olsa da.
İnadına meydan okuyor hayata

Hayat

Herşeye rağmen değil herşeyiyle güzel..

Manasız

Sen hiç kendini boş bir şişe gibi hissetin mi? Ya da kapının kenarındaki çatlak. Tavandaki leke. Paspastaki toz. Öylesi hissiz. Hiç kendini balkon kenarındaki korkuluk, denizin üzerinde yüzen çöp, kaldırımdaki taş gibi hissettin mi? Geometri defterine çizdiğin doğru parçası, masanın üzerindeki silgi kırıntısı, lavabodan dökülen su. Öylesi anlamsız, öylesi duygusuz. Öylesi saçma sapan. Hiç kendini gereksiz hissettin mi? Ve istedin mi kırılmak bir bardak misali. Darmadağın. Karman çorman. Geri dönmemecesine yok olan.
17 Mayıs 1994

İsimsiz

Koskocaman bir hiç avuçladı sonsuzluk denizinde. Sahte parıltılar kamaştırmıştı gözlerini.Anlayamadı. Herşey başkalarınındı. Doğruları, yanlışları, umutları. Gürültüler engellemişti duymasını içindeki şarkıyı. Anlayamadı. Tek başına kalsa bilemezdi ne yapacağını. Tanımazdı kendisini. Gördüğü rüya bile geceleri, yabancıydı. Anlayamadı. Koskocaman bir hiç avuçladı sonsuzluk denizinde. Gece lambasını güneş sandı. Bardaktaki suyu deniz. Günler, günler boyunca yerinde saydı. Anlayamadı.
7 Haziran 1994

Eğer

Eğer aradığın şeyi bilmiyorsan bulamamak şaşırtıcı olmamalı. Ve eğer ağlamak istiyorsan ağlamalısın. Eğer kendini yalnız hissediyorsan, çevrende kimse yok demektir. Eğer için dolu dolu gibi geliyorsa, yıllardır biriktirdiklerindendir. Eğer nereye gideceğini bulamıyorsan , otur oturduğun yerde. Eğer kendini sevmiyorsan başkalarının sevmesini bekleme. Eğer birisi üflediğinde yıkılıyorsa umutların, umudun yok demektir. Eğer başkaları soru işaretleri uyandırıyorsa, doğrularına inanmadığın söylenebilir. Eğer sen inanmıyorsan doğrularına başka kim inanacak? Eğer kendini dağıtmak istiyorsan, önce birşeylere sahip olmalısın dağıtacak..

Hayat

Hayat yaşadıkça benim olur. Gördükçe, sevdikçe, dinledikçe, dokundukça, söyledikçe, sevdikçe. Geride kalmaz hayat.. Ben olur. Zaman zaman "biz" cıvıltısında, zaman zaman " o" merakında. Yanıbaşımda. Geçip gitmez hayat. Gelir , birleşir, eklenir anılarıma. Var olur. Hayatımın kalan kısmı yoktur. Nasıl hayatım derim bilmediğim, görmediğim zaman dilimine, yaşamadan. Gördüğüm hergün kardır bana. Bir şarkıda, bir gülüşte, bir gözyaşında yaşarım. Her saat, her dakika, her an çoğalır, yenilenir, büyür hayatım.
27 Haziran 1994

Yaşamak

Yaşamak yağmurda ıslanmaktır, çimenlere uzanmaktır, sevdiğini söylemektir, deniz kıyısında kumdan kaleler yapmaktır - yıkılacağını bile bile sadece yapma zevkini tatmak için- , çocuklarla oyun oynamaktır altalta üstüste, sarılmaktır sevdiklerine, dalından meyva kopartmaktır, başkaları ne der diye düşünmeden gülmektir kahkahayla, dans etmektir. Yaşamak duygularını dinlemek, başkalarının doğrusuna sıkışmadan kendi yolunu açmaktır. İster sessiz sakin, ister kıpır kıpır, ister deli dolu, ister çığlık çığlık. Düşmek, kalkmak, yeniden yola devam etmektir. Her defasında daha güçlü, daha bilgili, daha istekli olarak.

Sarmaşık


Beyaz siyaha,
Gözyaşı kahkahaya,
Anne çocuğa,
Deniz toprağa,
Güneş yağmura,
Ateş buza,
Tatlı acıya,
Mutluluk hüzüne,
İyi kötüye,
Ağaç gökyüzüne,
Işık gölgeye
Sarmaşık..

ÖYLE OLMALISIN Kİ GÖZLERİN KAPALIYKEN GÖRMELİSİN. VE DUYMALISIN ÇOK UZAKLARDAKİ BİR KUŞ SESİNİ. RÜZGARI HİSSETMELİSİN DÖRT DUVAR ARASINDA, BİLİNMEZ BİR YERLERDEN ÇİÇEK KOKULARINI GETİRMELİ SANA. ÖYLE OLMALISIN Kİ ELİN KOLUN BAĞLIYKEN BİLE DOKUNABİLMELİSİN SEVDİĞİNE. VE ISLANMALI SAÇLARIN ÇÖLÜN ORTASINDA. KONUŞMADAN DA SÖYLEYEBİLMELİSİN İÇİNDEKİNİ. ÖYLE OLMALISIN Kİ KIŞIN GÜNEŞ ISITMALI İÇİNİ. VE BİR GÜVERCİNDEN ALMALISIN HABERİ. YILDIZ YILDIZ PARLAMALI GÖZLERİN. ÖYLE OLMALISIN Kİ AĞLARKEN GÜLMELİSİN DOLU DOLU. KAÇARKEN YAKALAYIVERMELİSİN UCUNDAN BİRDENBİRE. GİTSEN DE GELMELİSİN. VE YAŞAMALISIN ÖLSEN BİLE.

Saklambaç

Daldım insanların arasına
Görünmez oldum...